Ne mi Düşünüyorum?

Ne mi Düşünüyorum?

24 Mart 2010 Çarşamba

Zam"an" Hastalığı

Geçmişe takılıp kalmak diye bir şey yoktur,
Geçmişe takılıp kalmak aslında geleceğe takılıp kalmaktır,
Geçmişin yaşanmışlığı kesindir, onun içinde kaygı duyulacak tek şey;
Geçmişin geleceğe olan yansımasıdır.
Geçmişi düşündüğümüzde gelecek için kaygılanıyorsak;
Geçmişte gelecek için yaptığımız planların iyi gitmemesinden ötürüdür.
Geçmişi düzeltemeyeceğimizi aptal değilsek biliyoruzdur,
Ama geleceğimizi daha iyi yaşayabilmek için yeni planlar yapabiliriz,
İşte bu da aynı döngünün içinde kaybolmaya neden olan en büyük hatadır.
Çünkü plan yapmak anın lokomotiflerinin önünden akıp gitmesini izlemektir
Bu lokomotiflerin içinde gülmek de olsa ağlamak da olsa ya da ne olursa olsun.
Sana yaşadığını hissettirir, mutluluk verir.
Plan yapmak anın enerjisini kullanmamaya neden olur,
O enerji birikir,
Ve bekler,
Ancak planladığın zaman geldiğinde;
Bedenin beklemeye alışmış (alışkanlıklar) olduğu için,
fakat planın için gereken yine anı değerlendirmek olduğu için,
gereken yapılamaz.
Bu ve bu süreçlerin yarattığı tek bir kavram vardır;
Mutsuzluk.
Mutsuzluk da kapitalist sistemin bize aşıladığı en ciddi hastalıktır.
Mutlu, emin, belirli standartlarda tatmin edici bir gelecek kurmak istersin.
Ancak o hep gelecekte kalır,
kafasına havuç bağlanmış bir eşek gibi devamlı havucu kovalarsın,
hiç ulaşamazsın.
Biriken enerji artık hep daha fazlasını ister, doyuramazsın; tatminsizlik.
Çünkü artık isteklerin senin isteklerin değildir,
başkalarının istekleridir.
Kendini tanımayı çoktan bırakmışsındır, kendini başkaları kabul edersin, kendini ötekileştirmişsindir.
O yüzden farkında olmasan da senin için değil eşcinseller, herkes ötekidir.
Başkaları gibi olmak istersin, başkalarının yaptıklarını yapmaya çalışırsın.
Kendini tanımadığın için ya da bir miktar tanısan dahi, kendi yeteneklerinin peşinden gitmezsin. Kaybolursun.

Bu demek değildirki geçmişten ders çıkarmak yanlıştır,
ancak geçmişten çıkardığın ders daha doğru planlar yapmak ise,
en büyük yanlışı görmüyorsundur,
bu temel yanlışı görmediğin zam"an" ise aldığın her tedbir seni daha çok düşürecektir.
bu yanlışı farkettiğin zam"an",
geçmişten ders çıkarmak gibi özel bir kavram artık kalmayacaktır.
Zaten o dersin sonucu, refleks halinde "an" içinde oluşur.
Sen yine mutlu olursun.
Eğer mutsuzluk bu düzenin işine yaramasaydı,
eğer yıllarca bu iliklerimize işlenmeseydi,
eğer "an"ı yaşayabilen bir insanlık olabilseydik,
o zam"an", adam olmak için, ne okula ne üniversiteye ne de bilinen anlamda eğitime ihtiyaç kalırdı.
Zaten herkes kendi yolunu bulurdu. Ancak o zaman su çatlağını bulurdu( çünkü su düşünmez,suyun aklı yoktur, suya öğretemezsin).
Şimdi bu imkansız.
Şimdi kişisel olarak, belki biraz daha rahat ve mutlu bir hayat yaşayabilmek için,
bunu kullanabilirsin, ancak burada büyük bir tehlike vardır.
Başkalarının geleceğinin baskısı altında ezilmektir bu tehlike,
Bu öyle bir hastalıktır ki, buna tekrar kapıldığın "an",
Bir "an"da katettiğin yolun başında bulursun kendini.
Zaten bu hastalığın en büyük avantajı,
zaafını bulduğu "an"da bulaşmasıdır.
Eğer yoluna geri dönmek istiyorsan,
ya sevdiğin bir çok şeyi yanına alabilmelisin,
ya da sevdiğin bir çok şeyden vazgeçmelisin.
Bu seni yalnızlaştırır, ama her yalnızlık bundan değildir.
eğer gerçekten bu yoldaysan, yalnız olduğun "an"ların hepsinde zaten, mutlusundur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder